6 Nisan 2011 Çarşamba

IQ mu EQ mu?


Sosyal yaşamda yüksek IQ’lu birinin başarısız olması ve normal IQ’lu birinin ise oldukça başarılı olması birçok bilim adamını şaşırtmıştır. Acaba bunun nedeni nedir? Amerikalı psikolog Daniel Goleman (d.1946) ise, IQ’dan farklı olarak, sosyal zekâ olarak da adlandırılabilecek Duygusal zekâ (EI = Emotional Intelligence) kavramından bahsetmiştir. EQ (Emotional Quotient = Duygusal bölüm/katsayı), duyguların, dürtülerin ve iletişimin hayatta ne kadar doğru kullanıldığını belirtir. EQ; “duyguları ifade etme ve anlama, empatik ilişki kurma, mizacı kontrol etme, bağımsız hareket etme, çevreye uyum sağlayabilme, bireylerarası sorunları çözme, sebat etme, sevecen davranma, nezaket ve saygı gösterme” şeklinde özetlenebilir.[1] Ömrümüzün gençlik yıllarından sonra çok az değişen IQ’nun tersine, duygusal zekâ ömür boyunca ve tecrübelerimizden yararlanılarak gelişmeye devam etmektedir[2].
Kişinin seçeceği mesleğe göre, IQ ve EQ katsayıları önem kazanır. IQ bazı işlerde başarılı olmaya yetebilir. Örneğin zekâ katsayısı iyi olan bir kişi iyi bir fizikçi olabilir ve hatta birçok buluşa imza atabilir. Ancak kişi, insanlarla iç içe olan bir meslekle uğraşmak ve başarılı olmak isterse, o zaman IQ tek başına yetmeyecektir; aynı zamanda iyi bir EQ katsayısına da sahip olmalıdır. Örneğin bir şirkette ideal bir yönetici olmak için bireyin EQ katsayısı yeterli seviyede olmalıdır.[3] Darb-ı mesel olarak söylenen; “Oğlum sana vali olamazsın demedim, adam olamazsın dedim” sözü de sosyal hayatta IQ ile EQ ayrımını ifade etmektedir. Toplumsal hayatta EQ’nun IQ’dan daha önemli olduğuna, şu örnek çarpıcı bir delil teşkil etmektedir: “Onun evliliğinin daha üçüncü yılında karısı, arkadaşlarına, sevgiye aç olduğundan söz etmeye başlamıştı. Aşk evliliği olarak başlayan ilişkisi, beşinci yılına varmadan çatırdamaya başladı. Karısına koştuğu şart şuydu: “Seninle evli kalmamı istiyorsan; 1) yemeğim üç öğün düzenli olarak odama gelecek, 2) Benden dostluk veya yakınlık beklemeyeceksin, 3) Bunlardan şikayet de etmeyeceksin!” Ancak evliliği, on birinci yılda boşanma ile sonuçlandı. Boşanmasının ardından, çocuklarından ayrılmanın üzüntüsü ve aşırı çalışması, beraberinde şiddetli bir mide ülseri getirdi. Hastalığı sırasında kendisiyle ilgilenen kuzeniyle bir mantık evliliği yaptı. Ama sürekli olarak, başka kadınlarla kısa ilişkiler kurdu. Duygusal hayatında gerçekten mutlu olduğu uzun bir dönem hiç yaşamadı. Zaman zaman bu yüzden fiziksel sağlığını da kaybetti. Dünyanın belki de gelmiş geçmiş en zeki adamından bahsediyoruz: IQ’su sıradan insanlarla kıyaslanmayacak kadar yüksek bir dahi! Nobel Fizik Ödülü sahibi! Keman çalan! Mükemmel satranç oynayan! Albert Einstein!Velhasıl, insan kendini bile mutlu edemiyorsa, akıllı/zeki olmasının kime ne faydası var?


[1] Güney, a.g.e., s. 233-237
[2] Güney, a.g.e., s. 231
[3] Ömer Baldık, Ansiklopedik Eğitim ve Psikoloji Sözlüğü, s. 306; Güney, a.g.e., s. 231